Cenab-ı Hakk’ın lütuf ve inayetiyle 27 Mart Cumartesi’yi Pazara bağlayan gece yeni bir Berat Kandili’ni daha idrak etmenin sevinç, huzur ve mutluluğunu yaşayacağız. Kaynaklarımızda rahmet, icabet, gufran ve takdir olarak isimlendirilen Berat gecesi, af, arınma ve kurtuluş gecesidir.
Hiç şüphesiz ki Beratın en derin anlamı af ve bağışlanmadır. Sevgili Peygamberimiz (sav) bu gecede Allah’a çokça ibadet edilmesini, gündüzünde ise oruç tutulmasını tavsiye etmiş ve bu gece güneş batınca Allah Teâlâ’nın dünyaya rahmetiyle tecellî ederek fecre kadar: “Bağışlanmak dileyen yok mu, onu bağışlayayım! Rızık isteyen yok mu, ona rızık vereyim! Belâya dûçar olan yok mu, ona afiyet vereyim!..” buyurduğunu bizlere müjdelemiştir. (İbn Mâce, İkâmetü’s-Salavât, 191)
Berat gecesi vesilesiyle bir kez daha hatırlatmak isterim ki, Berat’ın yegâne sahibi Yüce Rabbimizdir. Bununla birlikte her insanın beratı kendi elindedir. Zîrâ bu dünyada ektiklerimizi öte dünyada biçeceğiz. Kalbimizi îman nuruyla aydınlattığımızda gerçek mutluluğa kavuşuruz. Ömrümüzü ibâdet ve taatle geçirdiğimizde gönül huzurunu yakalarız. Nefsimizi terbiye edip ahlâkımızı güzelleştirdiğimizde Yüce Rabbimizin rızasına erişiriz. Unutmayalım ki bizler Cenâb-ı Hakk’a bir adım yaklaşırsak O bizlere bin adım yaklaşır. Hata ve günahlarımızdan nasuh bir tövbe ile uzaklaşırsak Allah’ın mağfireti bizleri kuşatır. Kalbimizden kin, nefret, haset, öfke ve düşmanlık duygularını atıp af yolunu tutarsak Yüce Rabbimiz bizleri affına mazhar kılar. Kendimiz için istediğimiz güzellikleri başkaları için de isteyebilirsek Cenâb-ı Hakk bizlere tüm güzellikleri ihsan eder. Mazlum ve mağdurların, zorda ve darda kalmışların imdadına yetişebilirsek Allah Teâla da bizlere yardım eder. Duâa, niyaz ve yakarışlarımıza sadece nefsimizi değil, eşimiz, çocuklarımız, âilemiz, ana-babamız, geçmişlerimiz, akrabalarımız, komşularımız, bütün kardeşlerimiz ve tüm insanlığı katabilirsek, duâmızda herkesin iyiliğini ve selâmetini talep edebilirsek, Yüce Rabbimiz niyazlarımızı karşılıksız bırakmaz. Nefsimizin bitmek tükenmek bilmeyen arzularına, hırslarına, tutkularına, hevâ ve heveslerine gem vurabilirsek Cenâb-ı Mevlâ bizlere gerçek özgürlük beratımızı verir. Allah’ın emirlerini hürmet, muhabbet ve tâzimle yerine getirip yasaklarını Allah için terkedebilirsek; içinde yaşadığımız kâinata, çevreye, tabiata ve tüm mahlûkata rahmet nazarıyla bakıp şefkat ve merhamet gösterebilirsek Merhametlilerin En Merhametlisi her zaman bizlere rahmetiyle muâmele eder. Kısacası hayat rehberimiz Kur’ân-ı Kerim’i, onu yaşanmış bir hayata dönüştüren Resul-i Ekrem’in (sas) sünnetini doğru anlayıp doğru yaşayabilirsek Allah hiçbir zaman bizleri istikâmetten ayırmaz. Ve bu dünyada Emin Peygamberin Emin Ümmeti olmayı başardığımız gün, inşallah tüm yeryüzü dâru’s-selâm yâni barış ve güven yurduna dönüşecek ve mü’minler topluluğu âhirette adı “darü’s selâm” (Yunus 10/25) olan cennetle müşerref olacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle aziz milletimizin, yurt dışındaki millet varlığımızın, gönül coğrafyamızdaki kardeşlerimizin ve tüm İslâm âleminin mübârek Berat Kandillerini tebrik ediyorum. Berat Kandili vesilesiyle beratımızın önünde duran her türlü engeli bertaraf ederek birbirimizin beratına yardımcı olmayı, Suriye ve Irak başta olmak üzere dünyanın farklı coğrafyalarında akan gözyaşının bir an önce dinmesini, Ramazan-ı şerife barış, huzur ve güven içinde kavuşmayı Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum.
Selâm ve duâ ile…