Kur’ân-ı Kerim mesajını çağları ve bölgeleri aşan evrensel ilkeleriyle kıyâmete kadar insanlara ulaştırır. Bununla; insanları insanca duruşa(fıtrata), hidâyete ve doğru yola yönlendirir.
Kur’ân Mekke döneminde katı bir putperestlik inancı ve kabileci, maddeci, hazcı bir ahlak ve hayat anlayışının hâkim olduğu dönemde nâzil olmaya başladı. Bunun için bu dönemde nâzil olan sûrelerde ağırlıklı olarak Allah’ın birlik, kudret, azamet ve lütufkârlığına, rahmetine, ihsânına ve amellerin karşılığı gibi âhiret hayatı meselelerine dâir âyetlerle insanlarda rahmet, merhamet ve ferâgat duygularını geliştirmeyi, temel haklar bakımından insanlığın eşitliği ve adalet fikrine dayalı bir ahlak bilinci oluşturmayı hedefleyen âyetler geniş yer tutar.
Bu sûrelerde Tevhid ve âhiret konularının yanında insanın kendi yaradılışından, üzerinde bulunduğu canlı ve cansız tabiattan, uçsuz bucaksız evrenden ontolojik, kozmolojik ve psikolojik deliller gösterilerek muhâtabın akıllarını kullanarak bunlardan yararlanmaya çağrılır.
Kur’ân-ı Kerim şahıslar yerine karakterler ve davranışlar üzerinden çağlar üstü mesajını verir. Örnek olarak “Kalem sûresinin ilk âyetleri Mekke müşrikleri ve onların ileri gelenlerinden Velid b. Muğire yahut Ahnes b. Şerik hakkında nâzil olmuştur.” diyerek konuyu orada bırakamayız. Şâyet böyle yaparsak Kur’ân’ın evrensel ve ebedi mesajını ıskalamış oluruz.
Kur’ân-ı Kerimin bu âyetleri, elbette rivâyetlerde adı geçen şahıslarla sınırlı değildir. Bu âyetler, Kur’ân’ın çağrısına karşı çıkan ve ona savaş açan herkese, her oluşuma, her güç odaklarına şâmildir. Çünkü değinilen nitelikteki kişiler, oluşumlar ve güç odakları tarihin her döneminde karşılaşılabilecek tiplerdir. Ve söz konusu şahıslardaki bu inkâr ahlak ve karakterinin, nesilden nesile tevârüs eden bir durum olduğunu Kur’ân bize şöyle haber vermektedir: “Onlar bu [düşünce tarzı]nı birbirlerine miras olarak mı aktarmışlar? Hayır, onlar azgınca küstahlığa kapılmış bir topluluktur.” (Zâriyât 53)
Kalem sûresinin 8-16. âyetlerinde bozuk karakter ve aşağılık şahsiyetlerin sıfatlarına dikkat çekilerek her devirde böyle kimselere, oluşum ve şebekelere karşı uyanık olunması, makamı, sıfatı, kariyeri, ekonomik gücü ne olursa olsun itaat edilmemesi emredilirken; Mü’minlere de bu öldürücü ahlâki virüslerden uzak durulması konusuna dikkat çekilmektedir.
Peki, bu bahsedilen şahısların zemmedilen ahlak ve karakteri nelerdi?
▬ Hallâf: Çok yemin eden, kutsalı öne çıkaran ve insani değerleri sürekli istismar ederek işini yürüten,
▬ Mehîn: Aşağılık ve düşük karakterli, her değeri bir takım insani söylemlerin ardına saklanarak istismar eden,
▬ Hemmâz Bi Nemîm: Söz getirip götüren ve insanların arasını açan, toplumsal bağları bir bir yıkan, âileyi dağıtan koğucu, bozguncu,
▬ Mennâin Bil-Hayr: Aklın beğendiği, fıtratın onayladığı, kamunun yararına olan, dinin yapılmasını istediği ve Allah’ın rızâsını kazanmaya vesile kabul edilen her türlü güzel şeylere bizzat gücüyle engel olan, aleyhinde propaganda vasıtaları ile algı oluşturan,
▬ Mu’tedin Esîm: Hakkına râzı olmayan, hak ve haram yemekten sakınmayan, günah ve vebalden çekinmeyen, iyilik düşmanı ve her günahkâr kişilikler, oluşum ve şebekeler.
O halde Ey Peygamber! Ve onun izinde kıyâmete kadar yürüyen mü’minler! Bu karakterde olan insanlara ve bu tiplerin organize ettiği yerel, ulusal ve küresel oluşum ve yapılara karşı uyanık olun, onları iyi tanıyın, yalanlarına kanmayın. Sırf sermâye, güç, kemiyet ve otorite sahibi diye sakın…(https://www.diyanethaber.com.tr/kalem-suresinde-bir-karakter-analizi-ve-kur-anin-caglar-ustu-evrensel-mesaji-makale,414.html)
Selâm ve duâ ile…