İnsanoğlu büyük bir imtihanla karşı karşıyadır. Bu imtihan her kulun Yüce Mevla’nın emrine karşı sorumlu ve mükellef olmasıdır. Bu imtihanı kazanan daha büyüğü tasavvur edilemeyen ebedi bir kurtuluşa erer. Bu kurtuluş, bir ağacı dünyanın tamamından daha hayırlı olan, hurilerinin başındaki bir başörtüsü tüm dünyayı satın alabilen cenneti kazanmaktır. Bu imtihanı kaybeden telafisi mümkün olmayan çok korkunç bir hüsrana uğrar. Bu hüsran daha acısı mümkün olmayan cehennem azabına müstahak ve duçar olmaktır. Biz bu yazımızda bu konuyu anlatmayacağız. Aksine dünyada Cenâb-ı Allah tarafından imtihana tabi tutulan üç kişinin kıssasını anlatmaya çalışacağız. Bu kıssa Müslim’de geçen sahih bir hadiste bizzat Hz. Peygamber tarafından anlatılmaktadır.
Bu kıssayı Hz. Ebû Hureyre şöyle anlatıyor: Resûlullah (s.a.v.)’ın şöyle dediğini duydum: İsrail Oğullarında biri alaca (baras hastası), biri kel, biri de kör olan üç kişi vardır. Cenâb-ı Allah onları imtihan etmek istedi. Bunun için onların yanına bir melek gönderdi. Melek alaca olan adamın yanına vardı ve şöyle dedi: Neyi seversin? Adam şöyle dedi: Güzel bir renk, güzel bir cilt ve insanların kendisinden dolayı beni pis gördükleri bu halimin benden kalkmasını isterim. Bunun üzerine melek ellerini kendisine sürer, onun pisliği gider, ona güzel bir renk ve güzel bir cilt verilir. Melek tekrar ona şöyle der: Hangi malı daha çok seversin? Adam deve veya sığır der. (Ravilerden İshak deve veya sığırdan hangisini söylediğinde şekke düşmüştür). Ancak alacalıyla kelden biri deve biri de sığır istemiştir. Bu isteği üzerine ona doğurması yakın olan bir deve verilir. Melek ona şöyle der: Allah bu deveyi sana mübarek eylesin.
Melek daha sonra kel olanın yanına gider ve ona şöyle der: Sana sevimli olan nedir? Adam şöyle der: Güzel bir saç ve insanların kendisinden dolayı beni kirli gördüğü bu kelliğimin benden kalkmasını seviyorum. Bunun üzerine melek ellerini kendisine sürer ve ona güzel bir saç verilir. Melek tekrar sorar: Hangi malı daha çok seversin? Adam sığırı severim der. Bunun üzerine ona hamile bir inek verilir ve melek şöyle der: Allah bunu sana mübarek kılsın.
Daha sonra melek ama (kör) olan adamın yanına varır ve ona şöyle sorar: Sana sevimli olan nedir? (Neyi seversin?) Adam şöyle der: Cenâb-ı Allah’ın gözlerimi iade etmesini seviyorum ki onlarla insanları göreyim. Melek onun gözlerini mesh eder ve Cenâb-ı Allah onun gözlerini kendisine iade eder. Melek tekrar şöyle sorar: Hangi malı daha çok seversin? Adam koyunu severim der. Ona da doğurmak üzere olan hamile bir koyun verilir. Nihayet adamlara verilen deve, inek ve koyun yavru doğurdu, zamanla bunların yavruları çoğaldı. Kendisine deve verilen kişinin bir vadi dolusu devesi oldu. Kendisine inek verilen kişinin bir vadi dolusu sığırı oldu ve kendisine koyun verilen kişinin bir vadi dolusu koyunu oldu.
Bir zaman sonra melek eski suretinde alacalının yanına vardı ve şöyle dedi: Ben fakir bir insanım, bu yolculuğumda tüm çarelerim tükenmiştir, bugün ancak Cenâb-ı Allah ve seninle gitmek istediğim yerime varabilirim. Sana güzel bir renk, güzel bir cilt ve mal veren Allah aşkına bir deve isterim ki bu deveyle gideceğim yere ulaşayım. Adam şöyle dedi: Haklar çoktur. (Haklar çok olduğundan sana deve veremem demek istiyor). Melek ona şöyle dedi: Sanki ben seni tanıyorum, sen alacalı değil miydin, insanlar seni pis görüyordu. Sen fakir değil miydin Allah sana mal verdi? Adam şöyle dedi: Hayır bu mal ata ve dedelerimden bana miras olarak kalmıştır. Bunun üzerine melek şöyle dedi: Şayet yalancı ise Allah seni eski haline çevirsin.
Melek daha sonra daha önce kel olan adamın yanına vardı, ona da aynısını söyledi. O da alacalının cevap verdiği şekilde cevap verdi. Bunun için melek ona şöyle dedi: Şayet yalancı isen Cenâb-ı Allah seni eski haline çevirsin.
Melek daha sonra eski halinde ama (kör) olan adamın yanına vardı ve şöyle dedi: Ben fakir ve yolcu bir insanım. Bu yolculuğumda tüm çarelerim tükenmiştir. Bugün ancak Cenâb-ı Allah ve seninle gideceğim yere varabilirim. Sana gözlerini geri iade eden Allah’ın hatırı için senden bir koyun isterim ki bu koyun ile gideceğim yere gidebileyim. Adam şöyle dedi: Ben kör idim, Cenâb-ı Allah gözlerimi bana geri verdi. Koyunlardan istediğin kadar al, istediğin kadar bana bırak. Allah’a yemin ederim ki bugün alacağın bir şey konusunda sana kesinlikle bir zorluk çıkarmam. Bunun üzerine melek şöyle dedi: Malını yanında tut. Sizler imtihana tabi tutuldunuz, Allah senden razı oldu, arkadaşlarına ise köstü. (Müslim, Zuhd ve Rekaik, Bab, 1. Hadis no: 7431)
Evet, bu istisnai bir durumdur. Melek insan suretinde başka insanların yanına da gelir mi? Bilemiyoruz. Ancak her insan daimi bir surette imtihan halindedir. Özellikle insanın maddi imkânı varsa mutlaka zekâtını vermeli, ayrıca zaman zaman fakir fukara veya cami Kur'ân kursu ve benzeri hayır kurumlarına bir yardım elini uzatmalıdır, aksi takdirde insan servetini kaybedebilir veya hastalık, trafik kazası ve benzeri şekilde imtihana tabi tutulabilir.
Zekât ve sadaka hem malın sigortasıdır hem de bela ve musibetlere karşı güçlü birer kalkandır. Başımıza gelen musibetler bazen imtihandır, bazen de yaptığımız cimrilik veya işlediğimiz günahlardan dolayıdır. Her hâlu karda Müslüman eli açık olmalı ve her Müslüman maddi imkânı ölçüsünde bir yerlere yardım elini uzatmalıdır.
Cenâb-ı Allah bizleri o büyük imtihanı kazananlardan eylesin.
İMTİHANI KAZANMAK VEYA KAYBETMEK
Muhsin Demirel
Yorumlar