Su her şeyin ana kaynağı ve hayatın vazgeçilmez bir ögesidir. Su eski ve yeni
tüm medeniyetlerin temelidir. İşte bu yüzden insanlığın geleceği suda olup, kalkınma
ve barış için su kaynakları adaletli şekilde kullanılmasına bağlı olduğunu çok iyi
bilelim.
Elbistan; sular şehri olduğundan dolayı, bir çok medeniyete ve savaşlara ev
sahipliği yapmış olup, büyük bir tarihsel zenginliğin mekanı haline gelmiştir.
Eski dönemlerde bugünkü gibi su şebekesi olmadığı için, bölge içme su
ihtiyacını kuyulardan ve kaynak sularından temin etmekte idi. Yöre çeşitli
medeniyetlere sahne olmasından dolayı çeşitli şekillerde içme su sistemleri kurulmuş
olmasına rağmen istilalar ve savaşlar sırasında yok olmuşlardır. Bu yüzden de
medeniyetler tarafından sık sık şebeke yenilemeleri yapılmıştır. Eğer bu şebekeler
günümüz insanları tarafından değerleri biline bilseydiler, Elbistan’ın tarihine katkıda
bulunacak olan bu arkeolojik değerde ki bu kalıntıların yok olmasına izin verilmezdi.
Özellikle çeşmeler, en az 1500-2000 yıllık kalıntıları ile büyük tarihi değerler
taşıyorlardı. Çünkü yıkılan medeniyetin yerine gelen, yeni medeniyette hemen
hemen aynı güzergâhı kullanarak yeni yeni çeşmeler inşa ediyorlardı. Maalesef
kültür talancıları tarafından günümüzde yok edildiler ve şehrimizin binlerce yıllık
sessiz şahitleri olan bu ganeler hafızalarını alarak, bilinmezlere karıştılar.
Gelelim bulabildiğimiz ve ulaşabildiğimiz dokümanların son haline: 1800
yüzyılları ortalarında 27 yıl boyunca Elbistan’da Müsellemlik yapan,
Karabekirlerin Hacı Ahmet Ağa, Elbistan’ın içme su ihtiyacını gidermek için,
Dulkadırlı döneminden kalma su şebekesini geliştirerek şehrin su ihtiyacını
gidermiştir Bu iş için şöyle çalışma yapmıştır. (Burada Müsellimlik sözcüğün
üzerinde biraz durmak lazım, Müsellimlik nedir ? Teslim eden, veren Osmanlı
İmparatorluğunda vilayet teşkilatları yapılıncaya kadar Eyalet bölümleri olan
yerlerde memur veya bir vali adına iş gören kimsedir. Yine bunlar tarafından
kazanın vergisini tahsil için gönderilen memurlara da “ Müsellim” denirdi. Bu
müsellimler ayrıca da asayişten de sorumlu olurlar. Daha sonraki yıllarda idari
yapılanmada müsellimlikler kaldırılarak müdürlüğe dönüştürülmüş ve sonra da bu
unvan kaymakamlığa çevrilmiştir.)
Ketizmen (Taşburun) köyünde (şimdi Elbistan’ın mahallesi) Şırahbillerin
bahçesinin içindeki pınar ve Altın Ahmet mevkideki Alicik pınarı, ayrıca Taş oluk
pınarının sularını şehre getirmek için PÖHREK adı verilen boruları (Küp
yapımında kullanılan topraktan yapılan silindir biçiminde olup 50-60 cm
uzunluğunda iki ağızı açık borulardır.) birbirine kenetleyerek suyun şehre
gelmesini sağladı.(günümüzde şu an evlerimize kadar gelen borulardan daha sağlıklı
ve daha hijyendir. Suyu pınarın gözünden aldığı şekilde ganelere(çeşmelere)
ulaşmasını sağlamaktaydılar.)
Burda boruları birbirine kenetlemek için kullanılan katkı maddesinin yapımı
da oldukça ilginçtir. Yapımı da şöyledir: Davar iç yağı, saç kılı, kireç, karıştırılarak
kaynatılır elde edilen bu bulamaca LÖGÜL adı verilir. Bu kenetli kısımlara sürülerek yapıştırıcı vazifesi yapar su sızmasını önler. Bu şekilde şehrin belli
yerlerine çeşmeler(ganeler) yerleştirilerek halkın su ihtiyacına cevap verilirdi.
BU GANELER ŞEHRİN ŞU BÖLGELERİNDE YER ALMAKTADIR
Kızılca oba mahallesin de iki adet gane bulunmakta; biri eski KIZILCAOBA
CAMİİ yanında, diğeri ise Yüceler denilen ailenin oymağında bulunuyordu.(ileri
yıllarda yeni pöhrekler eklenerek mahallenin birkaç yerine daha gane yapıldı)
Köprübaşı Mahallesi’nde Kıbrıs Meydan’ında bulunan DARP-I KAPI
CAMİİ’nin yanında bir gane vardı, buna ayrıca Müftülerin Ganesi’de denirdi. Bu
bölgede ikinci ganede Selçuklu Hamam’ın yanında bulunurdu adı Hamam Ganesi
idi. Bugünkü Candargazi Pasajı ile Sırrı Yinanç parkının arasıdaki yolun başında bir
gane vardı, bu ganenin yanında Çardak Camii bulunurdu, bu camiiye KÜÇÜK
MAMET CAMİİ’side denilmektedir. Bu caminin altında kasap, fırın, bakkal,
dükkânları mevcuttu.
Diğer bir ganede eskiden Camcı Şakir’in dükkânının yanında bulunmakta,
yani Çarşı Camii’nin batı kısmına idi. Bugünkü Güneşli Camii’nin kuzey doğusuna
ve eski Sefa Market’in (şimdi Çarşı Market’in) karşısına düşen GÖKSOKU
Camii’nin önünde bir gane mevcuttu. Ceyhan mahallesinde Münir Baskı’nın evinin
havlusunda bir gane vardı. (şu an bu evin yerinde büyük bir mobilya mağazası
vardır) Ayrıca ÜMMET(HİMMET) BABA Camii ’sinin yanında da bir gane
bulunmakta idi, buna da cami ganesi denilirdi.
Bu ganelerin hizmet verebilmesi için yaz – kış bakımları çok önemli idi.
Onun içindir ki ciddi şekilde parasal kaynaklar gerekliydi. Yöre yöneticileri
memleketin can damarı olan bu konuyu akıl dolu bir şekilde çözmüşler. Bu ganelerin
bakım ve onarımla ilgili bir vakıf kurarak, bu konuya köklü çözüm getirmişlerdir.
Bu ganelerin bakım masraflarını karşılamak için, Belediyenin Halk Ekmek
Fabrikası’nın yeri ve çevresinde yedi adet su değirmeni bulunmakta idi (bunlara
Köprübaşı’nın Su Değirmenleri denir. Ceyhan Nehri’nin büyük bir bölümü bu
değirmenlerin altından geçmekteydi. Güzelliğini burada ki sözcükler anlatmaya
yetmez. Daha sonra ki yıllarda şehir merkezine gelen büyük bir sel tarafından
sürüklenerek Ceyhan Nehri’ne karışmışlardır.).
Bu değirmenlerinin kazancı ganelerin ve pöhreklerin bakımına finansman
edilmiştir. Bunlardan başka fırın, leblebici dükkânı ve köşkerler ve demirciler
çarşısında 27 adet dükkânın kira gelirleri de bu oluşturulan vâkıfa devredilmiştir.
Böylece su şebekesinin bakım hizmetini eksizsiz bir şekilde sağlanmış olunuyordu.
Bu su şebekesi Elbistan ‘ın yıllarca su ihtiyacına cevap vermiştir. Günümüzde
de izlerine az da olsa rastlamak mümkündür.