Bizlere ders veren, ibret alacağımız şeyler bazen gözümüzün önündedir. Her birinden ayrı ders çıkaracağımız, ibret alacağımız öyle güzel hikâyeler, kıssadan hisse var ki, belki ibret alırız, ders çıkarırız diye yeri ve zamanı gelince kaleme alma ihtiyacı duyuyorum, siz değerli okuyucularımın da keyifle okuyacağını düşünüyorum. İşte bu hafta o anlamlı kıssadan hisselere iki güzel örnek.
Yaşlı kadın yolda ağır adımlarla yürümektedir.
Arkadan gelen birsi soluk soluğa…
“Ana” der, “Sizin mahalle yanıyor, Ateş her yanı sardı. Senin eve doğru geliyor.”
Kadın hiç istifini bozmaz. Ağır ağır yürümeye devam eder.
Haberi getiren “herhalde anlamadı” der.
Ve felaket haberini bir kez daha tekrar eder…
Hâlbuki yaşlı kadın her şeyi çok iyi anlamıştır… Ve o bir ALLAH Dostu’dur.
Sakin ve her şeyden emin bir yüz ifadesiyle, heyecanlı haberciye döner,
tane tane konuşur:
“Meraklanma evladım! Benim eve bir şey olmaz.
Çünkü o gönlünü yaktığı kişinin bir de evini yakmaz.”
Fakir bir çobandır. Hükümdarın kızını görür, âşık olur. Aşkı onu mecnunlaştırır…
Her nasıl olursa olsun o kıza kavuşmayı kafasına koyar… “Acaba nasıl olabilir?” diyerek memleketin ulu kişilerini aklı erenlerini dolaşmaya başlar.
Her huzuruna vardığı mübareğe durumu anlatır ve sorar “Acep ben ne etsem
de hükümdara damat olabilsem?” Dinleyenler tebessümle cevap verir.
Sırt sıvazlar, teselli ederler:
“Be evladım,” derler, “bu olacak iş mi, davul bile dengi dengine…
Var git köyüne, kendi dengini bul… Hükümdar kızını unut.
” Fakat kaç kere bu “ümit yıkan” cevabı alsa da yılmaz, garip çoban.
Nihayet gerçek bir arif gerçek bir bilen kişi bulana kadar.
O, arif kişi:
“Kolay” der, “ama diyeceğimi aynen yapacaksın.”
Âşık çobanın gözleri ümitle parlar, heyecanla atılır…
“Ne istersen söyle, yaparım” der.
Arif kişi konuşur…
“Şehrin kapısının karşısına bir divan kur. Üzerine otur. Ve 24 saat boyunca sürekli sadece “Ya ALLAH, de”.
Yanına kim gelirse gelsin, sana ne derse desin, ne yaparsa yapsın, sakın ara verme, “Ya ALLAH” demeyi terk etme…
Ta ki bir gün hükümdar kendi ayağıyla gelip, kendi diliyle sana kızını teklif edeceği ana kadar. O zaman ki artık, istediğin olmuştur.
“Ya ALLAH” demeyi bırakabilir, eski hayatına dönebilirsin…”
Aşkının imkânsızlığı karşısında, çok basit ve kolay gelen arif kişinin bu teklifini hemen gerçekleştirir âşık çoban… Şimdi o bir tahta sıranın üzerine oturmuş, 24 saat boyunca “Ya ALLAH” demektedir.
Genç çoban kısa zamanda şehirde ünlü olur. Hep “Ya ALLAH” demenin verdiği nurla da ayrı bir çekiciliğe bürünür… Ve âşık çobanın meraklıları, hayranları hızla artar. Herkes birbirine şehrin kapısındaki o gencecik Hak Dostu’nu, onurlu veliyi anlatmaktadır…
Şöhreti ve ziyaret edenleri hızla çoğalır…
Her gelen, gence başka bir şey dedirtmek, dikkatini dağıtmak, “Ya ALLAH’I” bıraktırmak için aklına gelen her şeyi yapmakta, fakat hiç kimse başarılı olamamaktadır… İleri gelenler, vezirler falan derken, duyduklarıyla iyice meraklanan hükümdar da bir gün ayağına gelir, genç çobanın… O da gözleriyle görür bu ‘nura kesmiş” delikanlıyı, kulaklarıyla duyar ve o da hayran kalır.
O günlerde düşünmektedir hükümdar: “Bizim kız evlenme çağına geldi.
Acaba damatlığa en uygun kimdir,” diye. Hayran olduğu bu genç Hak Dostu aradığı kişidir. Hükümdar çekinerek edeple “Ya ALLAH” diyen çobanın kulağına fısıldar;
“Oğlum! Bir dakika beni dinler misin?”
Âşık çobanın hali değişmez:
“Ya ALLAH”
Hükümdar çaresiz başını iki yana sallar:
“Peki” der, “hiç olmazsa kulağını bana ver.
Benim damadım olur musun?”
Genç çoban susar… “Ya ALLAH” kesilir… Herkes dehşete düşer
Ağır ağır başını hükümdara çevirir, gözlerine “derin” bakar, ağzından kelimeler tane, tane dökülür. “Olamam efendim” der, “siz kızınıza başka bir koca arayın”
Genç çobana “Ya ALLAH” dedirten sebebi, olayın arka planını bilenler hayretle sorarlar:
“Bütün istediğin, derdin bu değil miydi? Şimdi niçin “Hayır!” diyorsun.
Genç cevap verir, soru sahipleri oldukları yerde donarlar:
“Ben, kullarından birine duyduğum bir aşk nedeni ile riyakârca “Ya ALLAH” dedim, Rabbim hükümdarı ayağıma getirdi, kendi diliyle kızını teklif ettirdi.
Bundan sonra sadece ALLAH için, “Ya ALLAH” diyeceğim bakalım ona ne verecek.”