Benim bu yazıyı kaleme alış nedenim karışık bir durum kritiği yapma ve farklı bir pencereden bakma girişimidir.
Bazen hayatın akışı biz insanlara değişik yollar çizer ve iç dünyamızda her gün farklı fırtınalar eser. Bazen nefsimize yenik düşeriz, bazen de çevrenin etkisi veya ruh halimiz ile bu fırtınalar karşısında savrulup gideriz. Eğer ki, sığınacağımız bir liman yoksa bocalar çıkmaza düşeriz, bazen de sosyal çevre tarafından tasvip edilmeyen hatalar ve davranışlar sergileyebiliriz.
Nedenleri veya sebepleri hiç önemli değil! Hatayı yapan veya yaptıranda önemli değil!
Biz insanlar her zaman hata yapabiliriz. Bu, beşer olmamızın doğal bir sonucudur. Lakin hataya saplanıp kalmak doğal değildir. Yani onu fark etmek ve telafisine çalışmak erdemli bir davranıştır.
Ancak her nedense, yaptığımız hataları çoğunlukla bizler değil, etrafımızdakiler fark eder. Çünkü bizler, olayları her zaman kendi anlayış tarzımıza göre yorumlarız, bazen bilmeyerek, bazen de nefsimizin veya zararlı bazı etkenlerin tesiriyle yanlışa sürüklenebiliriz. Farkına varılan hataların en uygun bir şekilde düzeltilmesine daima destek olmamız gerekir. Hiçbir zaman da köstek olmamamız gerekir. Bu şekil de davranmak, hem insani hem de sosyolojik bir olgu olmakla beraber, hem kendi açımızdan, hem de kusurlu şahıs açısından daha faydalıdır.
Diğer taraftan, ne kadar samimi niyetli olursak olalım, bir insana hatasını söylemek, onun nefsine ağır gelebilir, kusurlu şahsın gönlünde, ikaz eden şahsa karşı bir soğukluk olabilir. İşte bunu bile göze alarak bir kardeşimizin hatasını düzeltmeye çalışmak, aslında ona duyduğumuz sevgi ve saygının bir işaretidir. Çünkü seven bir insanın gönlü, sevgi duyduğu şahsın hatasıyla kalmasına razı olmaz. Ona, uygun bir yerde ve kırıcı olmayan bir lisanla:
"-Bak kardeşim! Sana sevgim ve saygım var. Ama şu davranışın senin gibi güzide bir insana yakışmıyor. Gel bundan vazgeç!" gibi ifadelerle ve onure edici bir üslûpla uyarmalıyız.
Hataları örtücü olmalıyız. Ben veya sen örttün düşüncesi olmadan bir yanlış varsa hep beraber kapatmalıyız.
Yarın mahşer gününün hesabını düşünerek, dünyalık bir tartışma ve kırgınlıkla yüce rabbimizin huzuruna çıkmamalıyız.
Kalemlerimiz ve gönüllerimiz ayrı hareket ederse insanlar bize asla güvenmez.
Ortada bir gerçek var ki, birbirini seven insanlar arasında gönülden gönüle kurulmuş bir dostluk köprüsü var ve bu dostluğu nefis, dünya hırsı ve şeytanın vesveseleri ile yıkmamalıyız.
Kardeşlik anlayışımızdaki eksiklerimizi beraberce kapatmalıyız.
Bizler basit insanlar değiliz, benliğimizden vazgeçmeliyiz.