Cumhurbaşkanı ERDOGAN`ın yüzyıllık problemleri çözme yolunda kararlı oldugu kadar özgüvenli tavrına ve KÜRT ve KIBRIS meseleleri gibi ERMENİ meselesinde de şahitlik ettik.
2005 yılından itibaren bu anlamda bir dizi adım atıldı. Ermenistan ile ilişkiler yeniden kurulup, 1915 için üzüntü ve taziyeler bildirilip, Osmanlı Ermenilerinin torunlarına vatandaşlıklarının iadesi taahhüt edilip, yüzlerce vakıf gayri menkulu sahiplerine iade edildi.
Türkiye`nin çabalarıyla başlayan bu süreç 10 Ekim 2009`da “Diplomatik ve İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü”nün imzalanması ile yeni bir aşamaya girdi. Dışişleri Bakanı 12 Aralık 2013`de Karadeniz Ekonomik İşbirliği (KEİ) Toplantısı için Erivan’a gitti.
Uzun bir aradan sonra ilk kez 2003 yılında bir uçak şirketine Erivan-İstanbul uçuşları için izin verilirken yine uzun bir aradan sonra ilk kez 2005 yılında Ermenistan’dan davet edilen sanatçılarla etkinlikler düzenlendi.
2008`e bir ilke imza atılarak Türkiye Cumhurbaşkanı yeni seçilen Ermenistan Cumhurbaşkanını tebrik etti.
2009 yılında Davos’ta Türkiye başbakanı ve Ermenistan cumhurbaşkanı bir araya geldi.
2010 yılında Türk-Ermeni gençlik korosu İstanbul Cemil Reşit Rey`de bir konser verdi.
2013 yılında Türk Dışişleri Bakanı Ermenistan’a bir ziyaret gerçekleştirdi.
Van’da tarihi Akdamar Ermeni kilisesi restore edilip anıt müze olarak hizmete açıldı ve tam 95 yıl aradan sonra bu kilisede yeniden ayın düzenlendi. Ayine Ermenistan’dan ruhani liderler de davet edildi.
Ortadoğu’nun en büyük Ermeni kilisesi olan Diyarbakır’daki Sürp Giragos kilisesi restore edilerek ibadete açıldı.
Kumkapı’daki Vortvots Vorodman kilisesi restore edilerek yeniden ibadete açıldı.
29 Ağustos 2011, Azınlık vakıflarının geçmişte el konulmuş gayrimenkullerinin çıkarılan kararnameyle sahiplerine iadesi kararlaştırıldı.
09 Aralık 2013, Türk Silah Kuvvetleri, Sivas Temeltepe tugay arazisindeki kiliseyi restore edip Sivas Ermeni Dostları Derneği'ne devretti.
Ermenilere ait kapatılmış okul, kilise ve hastaneler yeniden açıldı.
27 Mayıs darbesi sonrası el konulan ve üzerinde Zeytinburnu Stadyumunun da bulunduğu 42 bin metrekarelik çok kıymetli arazi, torba yasayla Yedikule Sürp Pirgiç Hastanesi Vakfı’na iade edildi. (8 Şubat 2014)
En nihayet Nisan 2005’te, Başbakan Erdoğan, dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Koçaryan’a Türk ve Ermeni tarihçilerinden oluşacak bir Komisyonun 1915 dönemini hatta üçüncü ülke arşivlerinde de araştırarak, bulgularını uluslararası kamuoyuna açıklamaları çağrısında bulundu.
Evet, Erdoğan, defalarca ve ısrarla "biz diyoruz ki buyurun arsıvleri açalım, uluslararası uzmanlardan bilimsel bir araştırma komisyonu kuralım araştırsınlar, araştırmanın sonucuna iki tarafda razı olsun" demesine rağmen ERMENİSTAN yan çizerek, arşivleri açmaya yanaşmadı.
Rahmetli Hrant "..Türkiye soykırımı kabul etsin demiyorum. Türkiye bu tartışmadan korkmadığını dünyaya ve Ermenilere göstermeli diyorum. Amerikan, Fransız senatolarına gerek yok, gelin burada bunu tartışalım demeli.." diyordu aynen öyle yaptı Erdoğan.
ABD'nin eski Başkanı Ronald Reagan'ın hukuk danışmanı Bruce Fein, bu gelişmeleri "Türkler arşivlerini açtı, Ermeniler de açarsa dünyadan ve Türklerden özür dilemek zorunda kalırlar" şeklinde yorumladı.
Türkiye bu noktada da kalmadı.
24 Nisan 2014 günü Başbakan ERDOĞAN Ermeni halkına 1915 için taziyelerini bildirdi. Tarihe geçen konuşmasından başlıklar şöyle:
- Acıları anlamak ve paylaşmak bir insanlık vazifesidir.
- Kırgınlıklar yeniden dostluğa dönüşsün.
- Bu acılı tarihe adil hafıza perspektifinden bakılması insanı ve ilmi sorumluluktur.
- Biz Türkiye Cumhuriyeti olarak 1915 olaylarının bilimsel şekilde incelenmesi için Ortak Tarih Komisyonu kurulması çağrısında bulunduk.
- Kadim ve eşsiz coğrafyanın benzer gelenek ve göreneklere sahip halklarının geçmişlerini olgunlukla konuşabileceklerine, kayıplarını birlikte anacaklarına dair inançla 1916`de hayatlarını kaybeden Osmanlı ermenilerinin torunlarına taziyelerimizi bildiriyorum.
Erdoğan`ın mesajı büyük yankı bulmuş, diğer bir ifadeyle yine bütün dünyayı ters köşeye yatırmıştı ERDOĞAN.
Uluslararası ajanslar haberi "beklenmedik !" diye servis ediyordu.
Cumhurbaşkanı ERDOĞAN durmadı, devam etti:
Ermeni vatandaşlarımızdan milletvekilleri, danışmanlar gördük. Devlet Opera ve Balesi'ne müdür olarak Ermeni sanatçımız Kevork Tavityan atandı.
LGS sınavlarında farklı dinlere mensup çocuklar için ‘Din kültürü ve ahlak bilgisi’ soruları Musevi ve Ermeni din adamları tarafından hazırlanarak farklı azınlıklara mensup olan öğrencilere sadece kendi dinleriyle ilgili soruları yanıtlama imkanı tanındı.
Fakat ERMENİSTAN arşivleri açmaya yanaşmadığı gibi bütün bu olumlu adımlara bir dönüş de yapmadı.
ERMENİSTAN oturup bu işi muhattabi Türkiye ile çözmek yerine Amerikaların, Fransaların kucağına oturup, meseleyi uluslararası siyaset malzemesi olarak kullandırmayı seçmiştir.
Dün Türkiye Ermeni Patriği Masalyan “ecdadımızın kutsal anısının bazı ülkelerce gündelik politik amaçlara alet edilmesi bizi üzmektedir” dedi.
Hrant da "Ermeni sorunu Türkiye’ye karşı kullanılıyor. Ben utanıyorum Ermeni olarak, niye böyle politik malzeme olalım?" diyordu.
Sonuç itibarıyla Erdoğan Türkiye`si aynen Kıbrıs ve Kürt meselelerinde olduğu gibi üstüne düşeni yapmış, sorumluluklarını gereğinde risk de alarak yerine getirmiştir.
Artık bizim için bu mesele yok hükmünde.
Türkiye`nin çözmekle yükümlü olduğu bir Ermeni meselesi DE yoktur.
Ermenistan artık 1915 mezarlığında kin ve kan ile zehirlenip beslenmelerden vazgeçmeli, Türkiye’ye karşı kullanışlı enstrüman rolünden kurtulmalı. Neredeyse tükenmeyle burun buruna da gelmiş bu zehirli milliyetçi siyasetle malul çok ‘başarısız devlet’i dönüştürmek zorundadır.
Bütün o iyi niyetli adım ve tekliflere rağmen Ermenistan tarafı emperyalist yönlendirmelerle tarihte bir yerlere takılı kalıp, 1915 sanki dün yaşanmış gibi davranmayı tercih ederse -ki etti- hiç şüphesiz kaybeden aynen Karabag da oldugu gibi sadece kendileri olacaktır.
Efendileri Amerika, Fransalara gelince, onlar önce kendi kirli ve kanlı geçmişleriyle yüzleşsinler.
Son söz yine Hrant`tan ; “Sizin Ermeni soykırımını tanımış ya da tanımamış olmanız benim için 5 para etmez. Türkler Ermenileri, Ermeniler de Türkleri anlamalı. Hepsi bu"
2002 öncesi Türkiye`nin bütün uluslararası görüşmelerde masaya getirilen 3 kamburu vardı: KIBRIS, KÜRT ve ERMENİ MESELESİ
Korkularla yaşayanlar istikballerini sağlıklı bir şekilde inşa edemez diyen Erdoğan ilk günden itibaren kararlı bir şekilde bu problemleri çözmeye girişti.
KIBRIS meselesinde çok çabuk yol alindi, o güne değin bütün politikası çözümsüzlük üzerine kurgulu Türkiye birden bire özgüvenli ve çözümden, Kıbrıs`da kesinlikle birleşmeden yana bir tavır sergilemeye başladı.
2004`de Annan planı halk oylamasına sunulduğunda, Türk kesimi %65 ile birleşmeye "evet" derken o güne kadar Türkiye’yi çözümsüzlükle suçlamış güya birleşme yanlısı Rumlar %76 "hayır" diyordu. Birleşme olmadıysa da ERDOĞAN alacağını almış ve topu karşı tarafın kucağına atmıştı.
ERMENİ meselesinde de aynı rahatlık ve özgüven ile haraket edildi. Türkiye 2005`den itibaren bir dizi adım attı. Ermenistan ile ilişkileri yeniden kurup, 1915 için üzüntülerini bildirip, geçmişle helalleşmek adına içeride vakıf mallarını iade gibi bir dizi adımlar attı.
En nihayet Ermenistan`a ORTAK TARİH KOMİSYONU kurulsun iki tarafın hatta üçüncü ülkelerin arşivlerini de kapsayacak bir araştırma yapılsın, sonuçları dünya kamuoyuyla paylaşılsın teklifi yapıldı. Ancak bu teklife yanaşmayan taraf Ermenistan oldu. Türkiye için mesele kapanmıştı.
KÜRT Sorunu, Erdogan`ın en somut başarılara imza attığı alan oldu. Yüzyıllık inkar-asimilasyon politikaları terkedilip, bu yolda onlarca demokratik reforma imza atılırken diğer yandan bölge sağlıkdan, eğitime, ulaşıma her alanda yatırımlarla bambaşka bir çehreye büründürüldü.
Teröre görüşmeler yoluyla son vermek maksatlı kimi girişimler, süreçler sonuçsuz kalsa da hükümetin niyetini göstermesi anlamında Kürtler nezdinde puan topladı.
Özetle, o inkar eden, çekinen, aciz devlet gitmiş, Ben koca Türkiye Cumhuriyetiyim yahu kimden, neden çekineceğim? Kimliğine güvenen kimliklerden, fikrine güvenen fikirlerden korkmaz, "Gelin konuşalım!" diyen bir devlet gelmişti.
Dikkat edin, bütün o saldırılar da o günden sonra başladı…