NE KADAR ÇİRKİNSİN!

Adam her gün boynuna dayadığı kalın sopanın iki ucuna astığı testilerle dereden evine su taşır. Bu testilerden biri tam göbekten çatlak, diğeri ise hiç kusursuz ve hiçbir ârızası yoktur. Her seferinde suyu doldurup eve geldiğinde sağlam kusursuz testi ağzına kadar dolu olduğu hâlde çatlak testi yarısına kadar boşalmış olarak bulunur. Adam, bu dengesizliği ve eksikliği gördüğü hâlde hiç sesini çıkarmaz ve bu hâlde iki sene her gün su taşımaya devam eder. Tabi ki kusursuz ve çatlaksız testi vazifesini mükemmel yaptığı için çok gururlanır fakat zavallı çatlak olan testi çok utanır. Doldurulan suyun sadece yarısını eve ulaştırabildiği için kendisinden nefret eder. İki yılın sonunda görevini yapamadığını düşünen çatlak testi, ırmak kenarında adama:

▬ Kendimden utanıyorum. Şu yanımdaki çatlak nedeniyle sular eve gidene kadar akıp gidiyor” der. Adam tebessüm ederek testiye:

▬ Göremedin mi? Yolun senin tarafında olan kısmı çiçeklerle dolu. Ben başından beri senin kusurunu, çatlaklığını biliyordum. Senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün o yolda su taşırken sen o çiçekleri suladın. İki yıldır o güzel çiçekleri toplayıp masamı süslüyorum. Senin o çatlağın olmasaydı evimde böyle güzel çiçekler nasıl büyüyecekti. Benim evimi süsleyecek çiçekler senin eserindir” diye cevap verir. Son zamanlarda incir kabuğunu doldurmaz nedenlerle, güzel dostlukların yara alması maalesef iyice yaygınlaştı. Sanki o eski sağlam dostluklar, birçok değerimizde olduğu gibi tarihin tozlu raflarına kaldırılıyor. Basit hatalar “Bir yanlış, kırk doğruyu götürür!” deyiminin yaşanmasına sebep olur ve oldu da.

Mevlâna’nın da dediği gibi

Yüzde ısrar etme doksan da olur.

İnsan dediğinde noksan da olur.

Sakın büyüklenme elde neler var.

Bir ben varım deme, yoksan da olur.

Hatasız dost arayan, dosttan da olur. Kim bilir belki de kusursuz olmanın yolu, karşınızdakinin kusurlarını örtmekten geçer.

Mevlânâ bu farkın sebebini ne güzel tespit etmiştir: Peygamber Efendimiz (S.a.v.) ashabı ile otururken içeriye Ebu Cehil gelir ve O güzeller güzeline;

▬ Ne kadar çirkinsin ey Muhammed!” diye hakarette bulunur. Peygamberimiz ona;

▬ Doğru söylüyorsun!” diye karşılık verir. Az sonra Hz. Ebubekir içeri geldiğinde;

▬ Yâ Resulallah, ne kadar güzelsin!” diye hitapta bulunur. Peygamberimiz, Ona da;

▬ Doğru söylüyorsun!” diye cevap verir. Ashab sorar;

▬ Ey Allah’ın Resulü! Her ikisine de doğru, dediniz. Nedir hikmeti?” diye sorduklarında Peygamberimiz (S.a.v.);

▬ Ben aynayım. Bana bakan kendini görür. İkisi de kendilerini görüp, gördüklerini söylediler.” buyurdular. Yâni, Ebû Cehil kendi çirkinliğini, Hz. Ebûbekir ise kendi güzelliğini Hz. Peygamberde seyretmişlerdi?  Mevlânâ: “Kime kötü gözle bakarsan bil ki kendi varlık dâirenden bakmaktasın, sen fenâ olduğundan onu fenâ görmektesin. Eğri merdiven basamağının gölgesi de eğri olur.” der ve devamla;

Yazık ki yine akşam oldu biz yine yalnız kaldık.

Bir kıyısı görünmez denize daldık.

Bir gemiye binmişiz bulanık bir gecede

Allah’ın (cc), denizinde Allah’tan (cc), uzak kaldık.

Yüzüne gülenler yüzde yüz yalandır.

Menfaat kaygısı falan filândır.

Cebin delik ise vermezler bir yudum su

Boş ver be kardeşim geçer dünya malıdır bu. . . der.

Dale Carnegie der ki:

“Herkese portakal gelirken, niye bana ekşi limon geldi? diyeceğinize, limonunuzla limonata yaparak herkesten farklılığın keyfini yaşayın...”

Hepimizin eksik bir tarafı vardır, her birimizin kendine has kusurları vardır. Hepimiz birer çatlak testiyiz. Fakat hiç beğenmediğimiz ama sahip olduğumuz bu kusurlar ve çatlaklardır hayatlarımızı ilginç yapan, mükâfatlandıran renklendiren o eksik taraflarımız hayatımızı ilginç kılar ve renklendirir. Tahammül edemediğiniz şey elinizden geldiği kadardır üzülmeyin. Bugüne kadar ki sabrınız ise en büyük şükrünüz olsun… Kahveler hazırsa dolunaya hazırız demektir. Etrâfınızdaki her kişiyi oldukları gibi kabullenin. Dışlarındaki kusurlara değil, içlerindeki güzelliklere bakın. Bunun kusur ve çatlaklar olduğunu asla unutmayalım! Kendi kendine gururlanan sağlam testi sadece su taşıdı ama çatlak olan hem su taşıdı hem de o güzelim rengârenk çiçeklere can verdi. Yeter ki isteyin, mutlu olacak çok yönünüzü bulacaksınız. Kendinizi tanıdıkça güzel yönlerinizi keşfedeceksiniz! Tanımaya çalışın, inançlarınızı güçlendirin.

Güzel düşünme, güzel görme ile ilgilidir. Zîrâ, “Güzel bakan güzel görür, güzel gören düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır.” Vesselam…

            Selâm ve duâ ile…