Bir önceki yazımızda Kur'ân’da zikredilen mucizeler bağlamında Hz. İsa’nın babasız olarak dünyaya gelişini ve beşikte iken mucizevi bir şekilde konuşmasını anlatmıştık. Bu yazımızda da bu konuya devam edeceğiz. Kur'ân-i Kerim’de Hz. İsa’nın 6 mucizesi anlatılmaktadır. Bunlardan biri Hz. İsa’nın beşikte konuşması. Bunu bir önceki yazımızda anlatmıştık. İkincisi çamurdan kuş suretinde yaratık yapması, üçüncüsü anasından ama (kör) olarak doğan insanların onun duyasıyla gözlere kavuşması, alacalı hastaları tedavi etmesi, dördüncüsü, ölüleri diriltmesi, beşincisi, gaybden haber vermesi, altıncısı, onun duasıyla semadan bir yemek sofrasının indirilmesi.
Bu mucizelerden ilk beşi iki ayrı ayette anlatılmaktadır. Bu ayetler mealen şöyledir: “(İsa’yı) İsrail oğullarına Resûl olarak gönderdik. (O, onlara şöyle dedi:) Ben Rabbinizden size bir ayet ile geldim. Ben size kuş suretinde bir yaratık yaparım, ona üfürürüm ve o, Allah’ın izniyle kuş oluverir ve ben anadan kör olarak doğanı ve alacalıyı iyileştiririm ve Allah’ın izniyle ölüleri diriltirim. Ve ben ne yiyeceklerinizi ve evlerinizde neyi biriktireceğinizi bilirim…” (Al-i İmran, 3/49.), “… o zamanı hatırla ki sen iznim ile çamurdan kuş şeklinde bir yaratık yapardın, ona üfürürdün ve o iznimle kuş oluverirdi. Ve sen iznimle anadan doğma kör olanı ve alacalıyı iyileştirirdin. Ve o zamanı hatırla ki benim iznimle ölüleri diriltirdin….”” (Maide, 5/110)
Bu ayetlerin tefsirinde şunlar anlatılmaktadır: İsrail oğulları Hz. İsa’dan kendileri için mucize olarak bir yarasa yaratmasını talep ettiler. Bunun üzerine Hz. İsa çamurdan yarasa suretinde bir suret yaptı, sonra buna üfledi ve bu suret Cenâb-ı Allah’ın emriyle dirildi ve kuş olup uçtu. Bir rivayete göre uçup onların gözlerinden kaybolduktan sonra yere düşüp öldü. Hastaların tedavisine gelince Hz. İsa anasından kör olarak dünyaya gelen veya daha sonra kör olan kişilere ve alaca hastaları için dua ediyor ve onun duasının akabinde kör olana Cenâb-ı Allah gözleri yaratır, alacalı hastayı da hemen iyileştirip kendisine şifa verirdi. Ayette her ne kadar körler ile alacalı hastalar zikredilmiş ise de Hz. İsa diğer hastaları da tedavi ediyordu. Bir rivayete göre bazen kapısının önünde 50 bin kişinin toplandığı söyleniyor ise de bu rakam çok abartılıdır, ancak Hz. İsa’nın duasıyla hasta insanların şifa bulduğu ayetlerin sarih ifadesiyle sabittir. Bunun için bu konuda şüphe etmek bile iman açısından problemlidir. Bu ayetleri tevil etmemizi gerektiren bir gerekçe de yoktur. Dolayısıyla bu ayetleri zahir manasıyla kabul etmek lazımdır.
Ölüleri diriltme konusuna gelince bir rivayete göre Hz. İsa dört kişiyi diriltmiştir. Bunlardan biri Azir isminde bir kişi idi. Bu kişi Hz. İsa’nın dostu idi. Ölünce onun kız kardeşi Hz. İsa’ya haber gönderir, Hz. İsa onun yanına gider. İkisi arasında üç günlük bir mesafe varmış. Hz. İsa oraya varınca Azir’in defnedildiğini öğrenir, kabrinin başına gider, dua eder ve Azir Allah’ın izniyle dirilir. Bir zaman yaşar, çocukları olur ve daha sonra ölür.
Diriltilen ikinci kişi bir kadının oğludur. Bu kişinin cenazesi Hz. İsa’nın yanından geçince kendisine dua eder, adam dirilir, tabuttan çıkar, bir süre yaşar, çocukları olur ve daha sonra ölür.
Diriltilen üçüncü kişi öşürleri toplayan bir kişinin kızı idi. Bu kız bir gün önceden ölmüştü. Hz. İsa kendisine dua etti ve kız dirildi. Hayli bir zaman yaşadı, çocukları oldu, sonra öldü.
Diriltilen dördüncü kişi Hz. Nuh’un oğlu Sam’dır. Hz. İsa bunun kabrinin üzerine gitti, dua etti ve o Cenâb-ı Allah’ın emriyle Sam dirildi. Dirilince kıyametin koptuğundan korktuğundan başının yarısı ağarmıştı. O dönemdeki insanların saçları ağarmıyordu. Sam Hz. İsa’ya kıyamet koptu mu? Diye sordu. Hz. İsa, hayır, ancak ben Allah’ın en büyük ismiyle seni çağırdığım için sen dirildin dedi. Hz. İsa sonra ona öl dedi o da öldü.
Gaybden haber verme konusuna gelince Hz. İsa zikrettiğimiz mucizeleri gösterdiği halde bazıları ona iman etmediler. Bunun üzerine o, onlara şöyle dedi: Ey filanca kişi sen bu yemeği yedin, ey filanca kişi evde sana şu yemek hazırlanmıştır. (Alusi, Ruhu’l-Maani, II, s. 162, Fahrettin Razi, Mefatihu’l-Gayb, IV/II, s. 64.)
Hz. İsa için semadan indirilen sofra mucizesiyle ilgili Kur'ân’da şunlar anlatılmaktadır: “O zamanı hatırla ki havariler, ey Meryem oğlu İsa, Rabbinin semadan bize bir sofra indirmesine gücü yeter mi ? dediler. O, “Şayet müminler iseniz Allah’tan sakının” dedi. Onlar şöyle dediler: O sofradan yemek istiyoruz ve kalplerimiz (bundan dolayı) mutmain olur ve biliriz ki sen bize doğru söyledin ve bunun üzerine şahitlerden oluruz. Meryem oğlu İsa şöyle dedi: Ey Allah’ım, bize semadan bir sofra indir ki hem öncekilerimize hem de sonrakilerimize bayram olsun, senin katından da bir ayet (mucize) olsun. Allah şöyle dedi: Ben o sofrayı size indireceğim, sizden kim bundan sonra kafir olursa onu öyle bir azap ile azap edeceğim ki âlemden hiç kimseyi böyle azap etmeyeceğim.” (Maide, 5/112-115.)
Bu ayetin tefsirinde şunlar anlatılmaktadır: Hz. İsa sofranın inmesi için dua ettikten sonra bir bez sofranın içinde dikensiz ve kızartılmış bir balık, balığın başının yanında tuz, kuyruğunun tarafında sirke, etrafında çeşitli baharatlar, beş adet ekmek olduğu halde semadan indi. Bu ekmeklerden birinin üzerinde zeytin, birinin üzerinde bal, birinin üzerinde tere yağı, birinin üzerinde peynir, birinin üzerinde de kıyma vardı. Sofra inince Şemun şöyle dedi: Ey Allah’ın ruhu, bu yemek dünya yemeğinden mi yoksa ahiret yemeğinden mi? Hz. İsa şöyle dedi: Bu yemek ne dünya ne de ahiret yemeğindendir. Bunu Cenâb-ı Allah yüce kudretiyle yaratmıştır. Bir rivayete göre İsrail oğulları Hz. İsa ile birlikte bir çölde olup burada su ve yemek bulunmadığından dolayı böyle bir sofrayı talep ettiler. (Fahrettin Razi, Mefatihu’l-Gayb, VI/II, s. 140-141.)