12 Eylül ihtilal döneminde aynı silahla bu ülkenin evlatları olan hem sağcı hem de solculara ateş açıldığı ortaya çıkmıştı. O dönem insanlar körü körüne birbiriyle kavga ettirilmiş, kardeş kanı döktürülmüştü.
Günümüzde de aynı senaryolar güçlü bir şekilde oynanmaya başladı.
Bu kez çok daha tehlikeli bir senaryo sahneleniyor. Hadi canım nereden çıkarıyorsun demeyin sakın.
Sağlam bir gözlem yapmanız herşeyi anlamanızı sağlaycaktır.
Sağ-Sol, Kürt-Türk, Alevi-Sünni oyunları tam olarak sonuç vermediği için daha tehlikeli bir oyunun senaryosu yazılıp sahneye konuluyor.
Senaryo bu kez Atatürk ve Din üzerinedir.
Sosyal medyada insanların bir kısmı Allah'ın dinine (cemaatler vesaire üzerinden) bir kısmı da Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk'e kin kusuyor.
İnsanlar farkında olmadan kutuplaştırılıyor, düşmanlaştırılmaya çalışılıyor.
Kutuplaşmadan siyasi partiler rant sağlıyor sanılıyor (kısmen doğru) ama asıl mesele Türkiye düşmanlığıdır.
Bu kaotik ortam, bizleri adım adım çok pişmanlık duyacağımız bir sona doğru yaklaştırıyor.
İnsanları olduğu gibi kabul edip inancına, yaşamına, yaşam tarzına karışmaktan, kendimiz gibi düşünüp yaşamayanı eleştirmekten, yerden yere vurmaktan linç etmekten vazgeçmeliyiz.
İnsanların kutsalına ve değerine saygı göstermek zorundayız. Başkasına söversen başkaları da sana söver.
Sosyal medyada ülkeyi kutuplaştırmaya çalışıp hem nalına hem de mıhına vuran paylaşımlara karşı dikkatli davranmak gerekir.
Atatürkcüsü de dindarı da bu ülkenin evladıdır. Her ikisinin de istismarcıları vardır ve olacaktır da.
İstismarcılara taş atayım derken bir mahallenin tamamını taşa tutmak akıl dışıdır.
Ülkede kaotik ortam yaratmaya çalışan güçler mahalleleri taşlattırarak, kimin kime karşı ne için mücadele ettiğini anlamadığı bir iç karışıklık başlatmak için ellerini ovuşturuyor.
Farklılıklarımız zenginliğimizdir. Saygı duymak zorundayız. Eleştirinin dozunu iyi ayarlamalıyız. Münafıklıklara dikkat etmek zorundayız.
Kalın sağlıcakla.