CUK OTURMUŞ!

Köşe yazısı yazmanın güzel yanlarından birisi de hafızalarda iz bırakabilmektir.

Yazdığımız yazılar, verdiğimiz örnekler ile hafızalarda unutulmaz ve güzel izler bırakabiliyorsak ne mutlu bize.

Bu hafta ne yazayım diye düşünürken, araştırırken birde e-postamı kontrol edeyim dedim. Bir okuyucum tarafından gönderilen aşağıda okuyacağınız ve içinde bulunduğumuz güncel durumu çok iyi anlatan satırlar dikkatimi çekti ve bende bu güzel ve anlamlı yazıyı siz değerli okuyucularım ile paylaşmak istedim.

Hani bir deyimimiz var ya; Tam yerine denk gelmek, uygun gelmek, yakışmak anlamına gelen "Cuk oturmak" diye. Aşağıdaki yazıda günümüze “Cuk oturdu”

Dedikten sonra gelelim alıntı yazımıza.

“Sabah markette alışveriş yaparken portakal almaya gittiğimde biri 3.99 TL diğeri 7.99 TL olan iki farklı cins portakal gördüm. Biraz daha kaliteli olduğu için 7.99 olana gittim. Yanımda benimle birlikte aynı portakaldan alan bir adam daha vardı.

Ben bir şey demeden "İçine ettiler memleketin" diye laf attı, cevap vermedim.

"Tarımı bitirdiler, şu fiyatlara bak." dedi, yine cevap vermedim. "Marketler de şerefsiz, belediye satış yapmaya başlayınca hemen fiyatları düşürdüler" dedi, tebessüm ettim sadece.

Sonra birlikte kasaya doğru ilerledik. Kasadaki hanım, portakalı tartarken 3.99'luk olandan mı yoksa 7.99'luk olandan mı aldığını sordu. Adam pahalı olandan almasına rağmen 3.99 olandan aldım dedi.

Belki yanlışlıkla söylemiştir diye bekledim ama düzeltmedi. Beyefendi yanlış hatırlıyor herhalde, 7.99 olandan aldı dedim. Kıpkırmızı oldu. Aldığı alacağı 2 kilo portakalda yapacağı sahtekârlıkla edeceği en fazla 8 lirayı kâr saydı zavallı.

Belki de ne zorluklarla kazandığı paraya, kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Daha sonra otobüse bindim, adamın biri akbil bastı, yetersiz bakiye uyarısı verdi. Hiçbir şey demeden cüzdanından 5 lira çıkardı, şoföre verdi. O da hiçbir şey demeden para üstünü verdi. Şoförün kendi akbilini çıkarıp basmasını bekledim, yapmadı.

Belki unutmuştur diye 2-3 dakika sonra "Akbil basmadınız" dedim. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp “Niye?” dedi. "Ücreti aldınız az önce" dedim, "Eee?" dedi. "Onun içinde belediyenin payı da var" dedim, "Akşama kadar direksiyon sallıyorum bir de seninle uğraşmayayım. Git işine" dedi.

Birkaç kuruşluk paraya, milyonlarca kişinin hakkına girme pahasına tamah etti zavallı. Akşama kadar İstanbul trafiğinde debelenerek kazandığı paraya kim bilir kaç kere böyle ufak ufak haramlar kattı.

Hakka girmek illa maddi bir şeyi çalmakla olmuyor. Metrodayım, yanımda ayakta duran hanımın hemen önündeki koltuk boşaldı. Kadın oturmak için yere koyduğu poşetleri alırken 2-3 metre ötedeki bir adam fırladı ve koltuğa oturdu. Kadıncağız elinde poşetle kalakaldı.

Dayanamayıp "Hanımefendi oturacaktı oraya" diye müdahale ettim, "e oturmadı" dedi. "Fırsat vermediniz ki" deyince kadın uzatmamak için "Tamam önemli değil" dedi.

Belki de 10 dakika sonra kalkacağı koltuğa, sırf feysbuktaki komik videoları rahat seyretmek için tamah etti zavallı.

Bu hadiseleri gördükçe sebze meyve fiyatlarını manipüle eden stokçuları; 5 katlık ruhsat alıp 8 kat bina yapan müteahhidi; binanın kolonları kesildiği halde avantasını aldığı için göz yuman belediye denetçisini garipsemiyorum.

Herkes kendi imkânınca bir şeylere tamah ediyor. Herkes imkânı elverdiğince zavallı…

Tepeden tırnağa her kademede, dünyalık şeylere tamah eden bir yozlaşma var. Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyevi çıkar odaklı bir anlayış hâkim.

Hâlbuki öleceğiz be abi. Belki 1 dakika sonra belki de en fazla 40 sene sonra bu dünyada olmayacağız ve insanı bu dünyada da ahirette de zavallı konumuna düşüren şeylerin hiçbirini yanımızda götüremeyeceğiz.

Bazen herkesin şikâyet ettiği sorunlara, büyük büyük çözüm önerileri, acil eylem planları yapıldığını görüyorum. Bazısı çok mantıklı geliyor. Ama ölümü unuttuktan sonra hepsi pansuman nispetinde!

Çünkü hiç ölmeyecek gibi dünyalık şeylere tamah eden toplum, en mükemmel yapısal düzenlemeler yapılsa dahi bir açık bulur.

Biz de patates pahalı diye daha çoook ağlarız.”

Rabbim, bizleri doğru yoldan ayırmasın, helalinden kazanıp helal yemeyi nasip etsin.